Makaleler

Hiç Aklımızdan Çıkmayacak – Güven Borça

Bülent Eczacıbaşı’nın son kitabı Aklımızda Bulunsun, “iş insanları için denemeler” alt başlığı ve mütevazı girişi ile dikkat çekiyor. En son bölümde de deneme yazmanın rahatlığı ve sorumluluğu arasındaki dengeden bahsediyor. Ama okursanız muhtemelen bana katılacaksınız ki hiç de öyle deneme kitabı filan değil. Azgın kapitalizmin sorgulanmasından dünya ikliminin geleceğine, esnek çalışma saatlerinden teknolojinin yaratabileceği işsizlik endişelerine kadar birçok kritik konuyu tarihsel perspektiften analiz etmiş ve bence çok doğru sonuçlara ulaşmış. O yüzden sonda söyleyeceğimi başta söyleyim, hepimiz için okumaya değer bir kitap. Bir iş insanının deneyimlerini paylaştığı hatıra kitabı filan değil, onun çok ötesinde.

İlk bölümlerde kuşaklar arası farklara tarihsel perspektiften doğru bir yaklaşım getiriyor Bülent Bey. Bundan binlerce yıl önce de yaşlılar gençleri beğenmezdi, eleştirirdi, bugün hala öyle. Ve şuraya bağlıyor; Evet, birçok şey hızla değişiyor ama birçok şey de sabit. Günümüzde her şey değişti kolaycılığına kaçmıyor.

Ahlak ve iş ahlakı konusunda yazdıkları da çok çarpıcı çünkü ülkemiz iş dünyasında bunu kaleme almaya herkes cesaret edemez. Profesyonel hayata başladığım ve güzel deneyimler yaşadığım Eczacıbaşı ailesi bu alanın iyi örneklerindendir. Şimdi diyeceksiniz hem yerelde, hem de globalde ahlaki değerlerin iyice düştüğü bu dönemde hem ahlaklı hem de başarılı olmak mümkün mü? Eskiye göre daha zor ancak imkansız değil. Eczacıbaşı grubunun faaliyet gösterdiği alanlar biraz daha temiz ama grubun buralara işin başında yatırım yapıp güçlü markalar oluşturması da kritik. Son çeyrek yüzyılda siyasete yakın ve agresif şirketler belki daha hızlı büyüdü ama benim de görüşüm odur ki önümüzdeki dönem düzgün aile firmaları tüketici tercihinde öne çıkacak.

Bu çerçevede, azgın kapitalizmin giderek daha fazla sorgulanacağı dönem Eczacıbaşı grubu için yeni bir çıkış fırsatları sunabilir diye düşündüm kitabı okurken. Bülent Bey de elli yıllık iş deneyimine dayanarak kapitalizmin geldiği noktayı doğru değerlendiriyor ve bunun sürdürülebilir olmadığının altını çiziyor. İklim değişimi nedeniyle dünyanın yaşanabilir olmaktan çıktığı, gelir adaletinin iyice bozulduğu bir ortamda “bunu biz çözmeliyiz” diyor açık olarak. Ve ekliyor; “Ancak kıtlığı olan her şey gibi güvenin değeri de giderek yükselecek. Bu gerçeğin çok daha iyi anlaşılacağı bir dünyaya doğru hızla ilerliyoruz”. Bence de öyle. Gençlik yıllarımızda sosyalizme inanmıştık ama umduğumuz sonuçları alamadık. Yeni dönemde çözümleri sorumluluk sahibi iş insanları sunacak diye düşünüyorum. Eczacıbaşı ailesi de bu alanda öncülük yapacak gruplardan olabilir. Olmalı.

Ülkemizde aile şirketlerinin özellikle kuşaklar arası çatışmalar nedeniyle gördüğü zararları ve bunun nedenlerini de açıklamış ki 150’den fazla yerel şirkete danışmanlık vermiş biri olarak benim de deneyim ve üzüntülerim var bu konuda. Gerçekten de dünya markası olabilecek bazı şirketlerin aile içi çekişmeler, kavgalar yüzünden havlu attığını çok yaşadım. Öte yandan aile bünyesinde çok iyi giderken fona satılan ve burada EBITDA dışında bir şey görmeyen ve oradan beslenen profesyonel yöneticilerin işin tadını kaçırdığı çok vaka da gördüm.

Bu bağlamda Bülent Bey Vehbi Koç, Sakıp Sabancı ve Nejat Eczacıbaşı’nın yaptıklarından ve değer yaratan girişimlerinden de çok örnekler vermiş. Para amaç değil araçtı onlar için diyor ve çok haklı. Şirket yönetimi, yönetişim, yönetim kurulları ve bunların şirket yöneticileriyle ilişkisi, güç dengeleri ve hissedarların payı konularında da bilgi dolu birkaç bölüm var kitapta.

Bir başka tartışma konusu da geçmiş yıllarda serbest rekabet piyasalarına duyulan tartışmasız güven. Evet, seksenlerden itibaren üretim ve pazarlama alanlarında faaliyet gösteren kamu kurumlarını eleştirmeye ve serbest rekabet ortamını, yani özelleştirmeleri savunmaya başladık. Haklı olduğumuz noktalar vardı kuşkusuz ama bugün her şeyin sorgulanmadan özelleştirilmesinin yarattığı sıkıntılar da can acıtıyor ve bazı şeyler tekrar devlet mi yüklense diye düşünüyoruz. Bülent Bey de aynı görüşte; “Devletin rekabeti korumak, altyapıyı ve zorunlu kamu hizmetlerini sağlamak dışında ekonomiye karışmama ilkesinden uzaklaşılacak” demiş. Umarım…

Benim ülkemiz iş dünyasında en çok tartışılan sorum “bu topraklardan dünya markası çıktı mı, çıkar mı?” Kendisinin verdiği cevap da şöyle; “Bu tanıma biraz yaklaşabilen birkaç istisna dışında, dünya markası çıkaramadık. Maliyet avantajlarına dayalı düşük fiyatla rekabet aşamasının ötesine genelde geçemedik, inovasyonla ve yenilikçi ürünlerle rekabet eden kuruluşlarımız hala yok denecek kadar az.” İmzamı atarım.

İş dünyası ve siyaset arasındaki tercihler konusunda yazdıkları da ilgimi çekti. Birikimi, duruşu ve yaptıklarıyla kendisini siyasi aktör olarak görmek isteyenler hep olmuş. Bir ara denemiş de ancak destek olduğu parti hayata geçmemiş. Bu çerçevede Cem Boyner ve Cem Uzan’ın siyasi girişimlerinden örnekler vermiş ve özetle siyasetin ayrı bir dünya olduğu neticesine varmış. Doğruya doğru, İleri Dönüşüm Kutusu kitabımı yazdığım dönemde bende de siyaset hevesi vardı ama sonrasında bitti gibi. Gerçekten ülkemizde siyasette kariyer yapmak farklı dinamikler gerektiriyor ve oranın gerçekleri bizim gibi iş dünyası profesyonellerine ters geliyor. Aralarına da almıyorlar aslında. Bir gün değişir mi bu tablo? Umarım. Bülent Bey de “iş insanlarının deneyimlerini siyaset alanına taşımaları özendirilmeli ve alkışlanmalıdır” demiş.

Kitabın son bölümünde (39,5) bir sürpriz deneme yapmış ama burada bahsetmeyim. Yeni okuyacak olanlara ipucu vermeyim çünkü o bölümü okuduktan sonra sorulan soruya cevap vermek daha doğru.

Ve bir markacı olarak iki yorum daha yapıp kapatayım; Birincisi kendisinin doğru Türkçe kullanma konusundaki tercihleri ve Eczacıbaşı grubunun zamanında yaptığı “uydurukçaya son” projesi. Plaza diline uzak duran ve marka ve pazarlama yönetimi alanında tamamen Türkçe kullanmaya çalışan biri olarak beni etkiledi. Ve tabi kitabın tasarımı… Beklediğim gibi Bülent Erkmen ağabeyimizin eseri ve okudukça tasarımına, dokusuna olan hayranlığım arttı. Elinizde düşürmek istemeyeceğiniz bir değer üretmiş kendisi. Tebrikler.

Kitapta emeği geçen herkese sevgiler, saygılar…

Güven Borça

Kaynak: Güven Borça